Press "Enter" to skip to content

Yaşam; Trafik 2012

Dün saat 17.30?da Kentpark ve Cepa?nın alt yolundan şehre doğru dönmek için yola çıktım. CHP binasının yakınındaki kavşağa kadar yol dolu; ?Kentpark ve Cepa?dandır; ileride rahatlar? dedim; orayı geçtim; baktım; Eskişehir yolunun Kızılay istikameti daha beter dolu. Normalde en fazla 20 dakika sürecek olan yolu bir saatte aldım. Saat 18.30, 19.30’da trafikte olmuş olsaydım çok daha uzun bir zamanda varabilirdim eve. Stresim arttı; gerildim; şekilden şekile girdim. Yoğun trafikteki herkes gibi. Oradan kaç, buradan sıyır, daaat, daaaat sesleri eşliğinde.
Herkes bir an önce o keşmekeşin içinden kurtulmanın derdinde. Böyle olduğunda ise hak ihlalleri, saygısızlıklar had safhaya ulaşabiliyor yollarda. Bu durum elbette haklı göstermez ama çokta suçlayamıyorsunuz saygısızlık ve haksızlık yapanları. Yeri geliyor ben bile yapıyorum üstüne üstlük. Yol isteyene yol vermeyebiliyorum; terbiyesizlik edip sağdan ansızın önüme geçene sinirden kuduruyor; küfür bile ediyorum. Allahtan duymuyor;))) Ama ne edip, edip önüne geçiyorum. Bazen de bırakıyorum gitsin; oluş şekline göre veya o anki ruh halime göre. Bu durum daha çok trafikte kalış sürem ile bağlantılı oluyor.
Daima saat 10 ile 14 arasında bitirmeye çalışıyorum trafikteki geçişimi. Bir yere gidip gelmek için en uygun saatler sabah 10 ile 14 arası. Hafta içi sabah, akşam saatlerinde Kızılay, Ulus geçişli bir yol takip edecekseniz en az bir saati göze almanız gerekiyor. Hafta sonu ise malum; mitingler, yürüyüşlerle bazı yollar kapatılıyor ve diğer yollar içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bir gün 3 saat trafikte kaldığımı hatırlıyorum; üstelik Ankara?nın göbeğinde. Ulaşmam gereken yer Kurtuluş semtiydi ve yollar kapandığı için rahat 3 saatte ulaştım. Güneşin altında; yanımda üç çocukla.
Kadın olduğum için yol magandaları tarafından her sıkıştırılışımda; ‘genellikle minibüs şoförleri tarafından’; arkadan ani korna basılışlarında yüreğim yerinden çıkacak gibi oluyor. Bende ne var ki; olsa, olsa bir kuş yüreği. Geçenlerde bir kadının yanında soba patlamış; kadın korkudan ölmüş. Onda da bendeki gibi bir kuş yüreği varmış. Eve vardığımda harpten çıkmış gibi hissediyorum kendimi; gider gitmez yeni bir harbe girişiyorum. Gidilen yer genellikle yiyecek alışveriş olduğundan onların tanzimi; yerleştirilişi; pişirilişi falan filan. Sonu; ‘haşat’.;)))
Melih Gökçek 50-100 tane saat kulesi ile süslemeyi düşünüyormuş Ankara?yı. Saat kuleleri yapılınca Ankara?ya turist gelirmiş. Ankara yolları kendi kalabalığının trafiğini kaldırmıyor; birde turist trafiği mi eklensin! Başka parlak fikirleride var; ‘saat kulesi’ benzeri.     
Şu bizim Nasrettin Hoca?nın hesabı gibi; telleri yapacak, koyunlar geçecek, yünleri takılacak, yünleri alıp satacak ve borcunu ödeyecek. Saat kulesi görmek için kim Ankara?ya gelir Allah aşkına! Madrid, Barselona, Roma, Paris, Milano, İstanbul, Antalya dururken turist Ankara?ya mı gelecek? Saat kulesi görmeye;))) Saatlerden haberdar olan turist Ankara?nın trafiğinden haberdar olmayacak mı? Bir gelen pişman, birde gelen. Gelmeyenin pişman olmak gibi bir kaygısı olmayacak, olmamalı.
İstanbul trafiği Ankara trafiği gibi kilitli bir trafik değil. Sadece mesafeler uzun; yol bitmiyor. Ankara öyle değil ki! Aldığınız yol üç adım ama kilitlendiği için bitmek bilmiyor. Binlerce, yüz binlerce insan her gün azap çekiyor yollarda. Hasarlı kazalardan para kaybına uğruyor.
Her sabah okula gittiğim dikmen caddesi üzerinde çok dik bir yokuş var. Ben inmiyorum o yokuştan ama inenleri görebiliyorum. İstisnasız her gün, her geçişimde, her sabah kaza var o yolda. Sabah sürprizi. İşe gideceğim diye evinden çık; hoop kaza; git gidebilirsen! 10 gün araba yok; tamirde. Hasarlı kazalar. Milletin cebine zarar. Başka birşey değil. Bir vuruğun maliyeti nereden baksan bir milyar. Aşağısı kurtarmıyor. Satsan para etmiyor; tamiri dünyanın parası. Hele karda, buzda; maazallah! Kimin sorumluluğunda o yolda her gün yaşanan kazalar? Bana kalırsa o yol trafikten men edilmeli. Bermuda şeytan üçgeni gibi. Altından her geçişte korkuyorum; yokuşta hızını alamayan biri bindirecek diye; soldan, soldan kaçıyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğünün önündeki dümdüz yola bolca konan; başka yollarda da rastladığımız her geçişte tık, tık eden yol yavaşlatıcıları bile yok o yokuşta. Herkes Allah?a emanet. ?Adamına göre muamele? den vazgeçilmediği sürece bu memleket adam olmaz!
Üstelik o yol bir lisenin çıkışı aynı zamanda. Yokuşun dibinde anadolu lisesi var. Lisenin giriş çıkış kapısı o yokuşa bakıyor. Kar yağdığında habercilerin kaza ve düşmeleri çekmek için geldiği sokakta orası. Bingo. Tam yeri. Kar haberinin merkezi. Hiç boş gitmiyorlar; izliyorum haberlerde. Düşen düşene;))) Yürüyerek karşıdan karşıya geçerken o yokuşun altından; bitim yerinden; kaymamak, düşmemek için zorlanıyorum; o kadar kayganlaşmış yol gelen, geçen, kayan arabalardan. Kar, buz yokken elbette. Bir el atan; ilgilenen yok. Habercilerden başka;)))
O yokuştan inen sürücüler var güçleriyle frenlere asılıyorlar yokuşun dibine doğru. Herkes biliyor oranın ne belalı bir yer olduğunu. Aynı zamanda yayalarda geçiyor o yokuşun dibinden karşıdan karşıya. Topuklularla hızlı yürüyemeyen kadınlarda geçiyor. Bir topuk bir cana mı mal olsun?
Bu ve bunun gibi ne sokaklar var. Bu sadece bir örnek; benim gözümün önündeki; gözüme çarpan.
Geçen gün yağan karda kar küreme arabaları karları yolun iki yanına itelediği için yaklaşık on gün boyunca; kar eriyip kalkana kadar arabalar yerlerinden oynatılamadı. Arabanın yanı yarıya kadar buz içinde; oynat oynatabilirsen. Karda kayanlar, gidemeyenler, kalanlar, arkadan itelenen arabalar; arabasını bir adım ilerletebilmek için kar küreyenler; bunlar bütün o on gün boyunca gördüğümüz manzaralar. Bu şehre mi gelecek turist?
Geçen yaz yağmur yağdığında gölete dönüşen alt geçitin verdiği görüntü benim hafızamda. Unutuldu mu?
İnsanlar sıkışmış binaların arasına; şehrin içinde doğru dürüst nefes alınacak, nefeslenilecek, gün ışığına çıkılacak yer yok. Mogana gösterilen özenin dörtte biri şehrin olanaklarına; ufak, tefek parklarına gösterilse, sayıları arttırılsa çok daha iyi olur. Her gün mogana gitmeniz imkânsız ama her gün o parkların yanı başındayız. Mogana gitmek artı bir zaman, para, olanak gerektiriyor ama şehrin parkları için böyle bir koşul yok. İstediğiniz an çok az yürüyerek bile ulaşabilirsiniz.
Her gün mogana gidemem; o kadar vaktim ve enerjim yok; okul var; iş, güç var; ama her gün yarım saat içinde olsa o parklara; şehrin içindeki parklara uğrayabilirim. Ben güneşlenirim; çocuğum güneşlenir; çocuğum oynar.
Yürüyüş yollarının yeterli olmayışından da bahsetmek gerekiyor tabi burada. Kaldırımların hali ortada. Yürüyerek bir yerden bir yere gitmek imkânsız gibi.
 Kaldırımların güvenliği de ayrı bir sorun. Hızını alamayan arabaların süpürdüğü yayalar, otobüs bekleyenler zaman, zaman görülüyor televizyonlarda. Kaldırımlara; durak önlerine yayayı koruyucu barikatlar konulamaz mı? Eğlence sektörüne harcanan paralardan daha fazla mı tutar?
Melih Gökçek önce belediyenin gerçek sorumluluklarını yerine getirsin; sonrasında lay lay lomla uğraşsın. Alt yapı; bu şehrin sorunu bu. Alternatif yolların olmayışı. Onca çevre yolu yapıldı; kaç kişi kullanıyor? Ne zaman geçsem bomboş. Benzin fiyatları ortada. Kim kulağını tersten gösterir? Konya yolu, Balgat, Dikmen, Çankaya hattında çok güzel köprüler; alt geçitler yapıldı, trafiği rahatlatmak, alternatif yol olmak adına. Yapıldı; bitti ama yol üzerindeki bir arsa sahibiyle anlaşılamadığı, yol vermediği için atıl duruyor.
5 yıldan fazla oldu biteli; yol kullanılamıyor. Milli servet orada yatıyor; boşu boşuna. Anlaşın; istediğinin 5 katını verin. Aş taşanda kepçeye paha olmazmış.  Belki de istediğinin 500 katı ziyan oluyor orada; sırf anlaşılamadığı için. Yok, yine anlaşamıyorsanız el koyun. Arsa sahibi T.C. devletinden daha mı güçlü? Onca insan yıllardır mağdur oluyor o yol ulaşıma açılamadığı için.
Armada?nın karşısındaki hilkat garibesi demir yığını yaklaşık 10 yıldır varlığını sürdürüyor. Kaldırılması yapılmasından daha masraflıymış. Sonsuza dek duracak galiba. Bahçelievler kavşağı; gökkuşağı projesindeki o güzelim dükkânlar çürümeye terk edilmiş durumda idi bundan 3-5 yıl önce gittiğimde. Gölbaşı yolu üzerindeki büyük villalar epey zaman boş kaldı ve ne olacağı merak konusu oldu. Bir çözüm bulunarak dolmuştur artık herhalde.
Google?a Ankara Büyükşehir Belediyesi yazdığınızda altında tek seçenek daha var. Ankara Büyükşehir Belediyesi sirk. Belediye sirkle eş anlamlı olmuş durumda neredeyse. O kadar uzun zamandır bedava sirk sunumu var ki belediyenin, bu çok normal. Belediye bile sirkleri kendi için ?geleneksel? olarak nitelendiriyor. 2011?de 13. kez düzenlenmiş. Adı bile Büyük Ankara Sirki. Ama nedense kadro Ruslardan oluşuyor! Üstelik 70 kişilik bir kadro. En az bir o kadarda hayvan vardır gösterilerde kullanılan. Filler, aslanlar, kaplanlar. Belediyeye epey pahalıya patlıyor olmalı her yıl en az iki ay süren bu gösteriler. Ücretsiz otobüs seferleri de cabası.    
Eğlence olmasın mı? Olsun; ama önce gereksinim sonra eğlence. Evet, otobüs bedava ama o otobüste trafikte takılıyor sonuçta.
Trafik polisleri yol akışını gelip geçen ?önemli? kişilere göre ayarladıkları için onlar trafikte olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmuş olmalılar. Trafik polislerinin cep telefonları bu işe yarıyor. Melih Gökçek bir gün sıradan bir arabayla kendi kullanarak yoğun saatlerde kimliksiz çıksın trafiğe de görsün ne halde olduğunu. En az 10 yıldır belediye başkanı olarak gezdiği için Ankara sokaklarında; neyin ne olduğunu unutmuş olmalı. Üstelik şu anki trafik 10 yıl önceki trafikten çok, çok farklı.
Yüzünü gören tanır; o ayrı mesele. Tebdil-i kıyafet çıksın en iyisi;))) Eskiden padişahların yaptığı gibi;))) Daha da güzeli kadın kılığında çıkması. Vasat bir araba ile vasat bir kadın kılığında. Araba koltuğunu da aşağı alması yerinde olur kanımca; ufak tefek görünmesi açısından;))) Onun yüreği yerinden fırlayacak gibi olmayacaktır elbette benim gibi ‘daaat’lanan her kornada;))))
***Kaza geliyorum diyor bazen. Bu kadar çok trafikten, kazalardan bahsedince ben çağırdım galiba. Çekim yasası büyük gücünü burada da gösterdi. Bir, iki uğursuz; zırcahilinde can sıkmasının etkisi olmuştur bu kazada. Çocuklarımın ve benim yaşadığım korku onların kâbusları olsun inşallah. Dün Pazar günüydü; önceki sayfayı yazdıktan sonra çocuklarım natavega?ya; mamağa gitmek istediler çıktık.  
Dikmen?den natavega?ya gitmek için iki yol var. Biri oran?a çıkıp doğukent caddesinden inmek; diğeri Çetin Emeç Caddesine inip mesnevi sokaktan cinnah?a; osman paşaya, kırkkonaklara uğrayarak doğukent caddesinin ortalarında bir yere çıkmak. Dikmen ayrancı arası bir hat, yol kurulmuş olsa bu yol gidiş dönüş rahat 20 km. azalır. Kırkkonaklardaki anneme de uğrayabilmek için alttan gitmeyi tercih ettim. Korkunç büyük, gürültülü ve aşırı dolu ve aşırı büyük bir alışveriş merkezi. Orayı ve ıkea?yı gezmek için beş gün ister. Benim o kadar vaktim yok;)) O kadar çok arabayı ve insanı bir arada hiç görmemiştim. Otopark için güç bela yer bulduk; bir, iki saatte döndük. Gürültüden durulacak gibi değil. Beni insan tuttu.   
Gitmişken kırkonaklardaki anneme, ablama uğradım derken saat geç oldu. Gece 22.30?da eve dönerken Farabi sokaktan dümdüz güvenlik caddesi istikametine doğru normal hızda ilerlerken Kıbrıs sokakla kesiştiği yerde iki sokağın tam ortasında Kıbrıs sokaktan aşağı doğru biraz hızlı gelen bir araba bütün ön tamponuyla yandan benim arabanın direksiyon tarafındaki ön ve arka kapılarına girdi. Arabanın üzerime geldiğini görünce hızlanıp kurtulmaya çalıştım ama olmadı. Dursam da çok şey değişmeyecekti; durmayıp azıcık hızlandım; kapılara vurdu. Her iki şekilde de kaza kaçınılmazdı. Zaten o kadar saniyelik gelişti ki kimse bir şey yapamazdı.
Diğer aracın sürücüsü birkaç kez ?ben durdum; sende dursaydın bir şey olmazdı? deyince sonunda; ?durmuş olsaydın bana zaten vurmazdın? dedim. Cevap vermedi. Benim arabama vurarak durdu; arabanın hali ortada. Erkek ya o haklı; vurulan ben; suçlu olan yine ben. Kadın doğarken hata etmişim. Hele de bu memlekette. Arabalar oldukça hasarlı. Çekiciler arabaları götürdü ve çarpıştığımız beyler başka bir araçla bizi evimize bıraktı. Bağırtı, çağırtı, gürültü olmadı aramızda. ?Çok sakin karşıladınız? yorumunda bulundular. Bağırsam saniyeler geri mi gidecek; olan olmuş zaten. İleri, geri oynatılamıyor ne yazık ki zaman hala;))) Ondan sonrasında selim olmak ve neler yapılabileceğine bakmak gerek; kavga etmek değil. Kimse bile isteye vurmaz sonuçta.
Eve geldiğimizde saat yarım olmuştu. 2 saat soğukta bekledik. Bir süre daha uyuyamadık. Benim titrek kalp yaşadığı korkuyla sabaha dek pıt, pıt etti. Kızımın küçücük yüreği nasıl korkmuştur kim bilir?
Üzerimize geldiklerini görünce ben çığlık attım; çocuklarım o esnada haberdar olarak kendini korumaya almış. Kimsede bir şey yok yani. Benim kapının camı patlamış; oğlum ?dışarı patladı? dedi; ben ne olup bittiğinin hiç farkında değilim. Arabayı kontrole almakla uğraştım ama pek mümkün olmadı elbette. Çarpmanın hızıyla sağ taraftaki park etmiş sokağın başındaki ilk araca doğru savruldum; benim sağ tarafta da hasar az değil; çökmeler var; ön sağ lastik patlamış; park halindeki arabada sıyrık bile yok. Neden oldu anlamış değilim. Hızla savrulan ben olduğum içindir belki. İkinci bir olasılıkta araba markalarının farklı olması. Benimki Citroen; park halindeki araba Peugeot. Demek ki arabayı Peugeot almalı;))) 
Bu benim ciddi anlamda yaşadığım ilk kaza. Şimdiye kadar olanlar gibi ufak tefek değildi yani. Yakındaki bakkalın söylediğine göre haftada 3-5 kez yaşanıyormuş orada kaza. Kıbrıs sokakta iniş; orada da yok elbette araç yavaşlatıcı tık tıklar. Ara sokak olduğu için kırmızı ışıkta yok orada ama aslında işlek bir yol orası. Bir geçiş yolu. Çankaya?dan Çetin Emeç Caddesine geçmenin tek yolu Farabi sokak. Çankaya Dikmen arası yol, köprü problemi de çözülemediği için dolu bir yol orası.
Bir köprü yapılmış dikmen vadisi üstünde; geçilemiyor; sitede oturanların köprüsüymüş; ne demekse? İstense vadiden yol verilemez mi Ayrancı?ya. Verilir elbette. Maksat millete eziyet olsun. Yollarda bol benzin tüketilsin; bol kazalar olsun; millet çoluk çocuk heder olsun. Çok affedersiniz; böyle belediye ve böyle belediyecilik anlayışı olmaz olsun.
O bahsettiğim yokuşun bu denli işlek ve talep görüyor olmasının nedeni de dikmen caddesini orana orta kısımdan bağlayan tek yol oluşu. Bir, iki yerden daha düzgün geçiş olmuş olsa insanlar o yola zaten girmezler, o kaza manzaraları biraz olsun azalır. Her sabah ve akşam saatlerinde artan ambulans seslerinden artık gına geldi. Ne yapacaksanız yapın artık. Her can bir insan ve yerinde, çevresinde değerli; sizin için olmasa da.
Kızgınım ve kızmakta da hiç haksız değilim. O yol açılmış olsa bütün bunlar yaşanmayacaktı bu şekilde. Belediye vadiyi villalarla, gökdelenlerle doldurup satmanın, kar etmenin derdinde. Yap-satçılık yapıyor; millet çok mu umuru? Yol gitmeyen köy kalmadı; dikmen ayrancı arasına bir yol yapılamadı. Yarım kilometre yok arada.
Saat akşamın 8?i olmuş; bütün gündür ağzıma lokma girmedi; kilitlendim. Aklım dün gecede takıldı kaldı; saatler ilerlemiyor sanki. Darbeyi arabadan çok ben almış gibiyim. Duymuyor, görmüyor, konuşmuyorum dünden beri. Sanırım yaşadığım şoku, korkuyu henüz atlatamadım.
Belediyenin kazaların nerelerde yoğunlaştığı; görüldüğü hakkında bir araştırması; fizibilite çalışması var mı acaba? Buna göre önlemler alma yoluna gidiyor mu? Işığın olduğu yerlerde mi yoksa olmadığı yerlerde mi görülüyor daha çok kazalar? Işıksız yerlerde ise ışık konmalı mı? Şehir planlama mühendisleri vardır elbette yeterli oranda. Belediye yönetimi bir ekip işi. Tek kişiyle; bir başkanla çözülmesi düşünülemez bütün sorunların. Genç, yeni dimağların yer alması lazım; sadece fosillerin değil. Çünkü Ankara her daim genç ve yenilenen, büyüyen dinamik bir şehir.
Kızımı okula yürüyerek götürdüm ve getirdim bugün. En az on gün yok araba. İnşallah kar yağmaz; soğuk yapmaz. Markete gitmek; alıp getirmek lazım;((( Kızımın okulu yürüyerek 15 dakika uzaklıkta. Sabah giderken biraz soğuk olmasının dışında bir sakıncası yoktu. Öğleden sonra giderken yağmur başlamıştı; şemsiyeyle gidip geldim. Karlarında erimesiyle o malum yokuşun başındaki logarlar taşmış. Hep olduğu gibi. Belediyenin işçileri çalışıyordu logar kapaklarının başında. Buram, buram acımış ?. kokusu eşliğinde gittim ve döndüm. Her ne kadar üstüme sıçratmamaya çalışsam da paçalarım ıslanmış; gelince pantolonumu hemen makineye attım. Sokaklar eriyen karın altından çıkan çer, çöple dolu.
Gidebilsem ben gideceğim Ankara?dan; turist gelecekmiş;))) Ne koklamaya gelecek turist; çok affedersiniz! Sokaklara çıkın ve görün ortalığın ne halde olduğunu; fildişi kulelerde yaşadığınızdan görmüyorsunuz Melih Bey! Saat kulelerinden gözükür ama! Kokusu da gelir.
Ankara?yı bir lunapark işletmecisi gibi yönetmekten vazgeçin artık. Etrafınızdaki beyinleri ve lütfen kendi beyninizi de değiştirin. Ankara?nın bir lunapark işletmecisine değil ihtiyaçlarını bilen ve ona göre davranan bir belediye başkanına ihtiyacı var. Önceliğinizi eğlenceye; eğlence sektörüne değil hizmete verin. Gereksiz eğlence masraflarından kıstığınız takdirde yap-satçılık yapmanız, ticarete yönelmeniz gerekmeyecek ve daha çok hizmet vereceksiniz.
Eğer bütün bunları yapmayacaksanız bırakın ve gidin o makamı. Çünkü o makamın gereklerini yerine getirmiyorsunuz. Ankara?yı seven, Ankara sevdalısı bir gönül vardır yerinizi dolduracak. Sizin Ankara’yı sevmediğiniz aşikar.
Mamak çöplüğünden Çankaya?ya viyadük yapıldı; Mamağı ve Mamak’taki Avm’leri Çankaya’lıların ihya etmesi; para kazandırması için; Dikmen Ayrancı arasına değil viyadük, köprü; yatay U şeklinde 500 metrelik bir yol yapılamadı. İsteyince dağı yerinden oynatıyorlar. Çankaya?da yolunda gitmeyen her şey için ben Çankaya Belediyesini değil, Büyükşehir Belediyesini suçluyorum. Çankaya belediyesine devamlı taş koyduklarını, engellediklerini hepimiz biliyoruz. Ki zaten yol yapmak Büyükşehir belediyesinin işi olmalı.
Anne baba çocuğu ile inatlaşır mı? İnatlaşmaz; çocuğunun büyümesini, akıllanmasını bekler. Hiçbir anne baba evlatları arasında ayırım yapmaz; yaparsa hatalı olan evlat değil, anne baba olur. Böyle bir tavır anne babaya değil olsa, olsa huysuz bir çocuğa yakışır.
Çankaya ile diğer ilçeler arasında ayırım yapıyorsunuz; en başından beri. Çok yanlış bir taktik izlediniz bence. Belediye başkanları belki siyasetle seçilir ama o belediye başkanı şehre verdiği iyi hizmetle oy vermeyenlerin gözüne girip onlardan da zamanla oy alabilir. Eğer Çankaya şimdiye kadar sizden doğru dürüst hizmet almış olsaydı; oy alabilirdiniz Çankaya?dan da. Ama artık o oy hakkınızı da kaybettiniz. Belediyecilik siyaset değil hizmet işidir. Bunu göremediniz. İstanbul?daki belediyede sizin partinizden ama ilçeleri arasında bir ayrım yapmıyor sanırsam. Başarıyı yakalamış olması bununla ilintili olsa gerek. Siz elinize geçen fırsatı kendiniz teptiniz.
Çankaya ilçesinde son 17 yıldır çivi üstüne çivi çakılamadığı için Çankaya yerinde saydı; diğer ilçeler gelişim göstererek Çankaya?dan çok daha iyi yerlere geldiler. Yapılanlar; çetin emeç caddesindeki iki altgeçit -ki birini su basmıştı- Konya Samsun yolunun genişletilip asfaltlanması, alt geçit yapımı; kuğulu kavşağı ve farabi alt geçidi. Eskişehir yolundaki alt geçitler daha mı önce yapıldı bilmiyorum.
Neyse ki cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve Türkiye’nin yönetim birimleri Çankaya?da. Yoksa biz zor görürdük bu yapılanları da!
Melih Gökçek 1994?te iş başına geçtiğinde trafikteki araç sayısı 350 binmiş; şimdiyse 1 milyon 500 binin üstünde. Yaklaşık 5 kat artmış trafikteki araç sayısı geçen 17 yılda. Ama trafik adına bütün Ankara?da yapılan çok fazla şey yok zaten son 17 yılda. En göze görünen havaalanı yoluna bol altgeçit eklenerek Ankara?nın en lüks yolu haline getirilişi; neden ve kimin için yapıldığı ortada sanırım. Asıl demek istediğim Ankara?nın artık bu trafiği kaldırmadığıdır. Bunu çözmekle yükümlü olan makam ise Ankara Büyükşehir Belediyesidir. Adresi belli. Başka bir yolu, yordamı yok.
***
15 gün geçti kazanın üstünden. Arabadan ses, seda yok. Yerini mi sevdi ne?;))) Ben kolumda okul çantası; sabah akşam okul yolunda. Hani yeterince sağlıklı olsam sorun değil de; yokuşu her çıkışta nefes nefese. Git, gel; o günüm iptal; başka bir iş yapamaz hale geliyorum. Her dönüşte elimde iki poşet; ?boş geçmeyelim abiler? durumu. Birinin taşıması gerek; elbette o biride ben oluyorum. Bu sabah yine kaza vardı o yokuşta. Yokuştan inen otomobil dolmuşa çapmış; otomobil epey hasarlı. Karşıya geçip o şeritten gitmeye üşendim; oradan; o yokuşun alt kısmından karşıdan karşıya geçtim. Bir kazaya uğramamak için arabalar gelmeden aceleyle geçeyim derken ayağım kaydı, düştüm. Asfaltın ne kadar kayganlaştığından bahsetmiştim daha önce. O kadar çok fren yapılıyor ki; kayganlaşmaması imkânsız. Yerler, yol ıslaktı birde üstüne üstlük. Elim, elimdeki poşetler, dizim, üstüm başım sulu çamur oldu. Pantolon yine makineye! Lisenin bahçe oluğu yola veriliyor; Ankara?da kanalizasyon diye bir sisteme hala geçilemediğinden olmalı;))) Oradaki logar kapağı zaten her daim hareketli. Gelsin turistler Ankara?ya; bayılırlar.
Tırsak olmuşum birde yaya gidip gelmeyeli. İnanın araba ile gelip gitmek çok daha güvenli. Arabadan sağ çıkılıyor ama yaya iken araba bir üflese uçarsın; kaçarı yok. Aklım çıkıyor nereden, ne yönden araba çıkacak diye. Dikiz aynası da yok ki arkadan geleni, geçeni göresin. Geçen sabah kontrolsüz; ışıksız bir yolda karşıdan karşıya geçerken; adamın bir elinde sigara, bir elinde cep telefonu kulağında; üçüncü elinde de direksiyon üzerimize doğru kıvrıldığını görünce bastım yaygarayı. Bir sürü saydım adama. Elimde değil, korkuyorum. Bir kere hızınız eşit değil; arabanın saniyede aldığı yol senin iki adımın. Ne ileri gidebildim arabayı görünce ne ileri ne de geri; öylece dondum kaldım kızımla beraber. O doğru yol almadığı sürece benim yapabileceğim hiçbir şey yok. Ben onun hızına yetişemem ki! Zor dostum zor!
*Ankara, Eryaman?da bir kişi sabah yürüyüşüne çıktığında köpekler tarafından öldürülmüş. 29 Mart 2012 tarihli haber. İran?lıymış. Oğlunu üniversite sınavına sokmak için birkaç gün önce gelmiş; sınavdan sonra gidecekmiş. Melih Gökçek?e göre acaba turist sınıfına girer mi?
Nisan’12
1 ay 10 gün sonra alabildim arabamı tamirden. Tutulan raporda, sigortada sorun çıktı; vs. %100 karşı taraf suçlu çıkmış ama ne çare olan bana oldu; çarpan adam mültimilyoner; 8-10 arabası ve gani gani parası varmış; bense 1 ay 10 gün tabanlara kuvvet. ?İyi çıkmışsınız o arabanın içinden, araba sağlammış; uno falan olsaydı kötüydü? dedi tamirci. Hızla çarpıldığını onayladı. Üçüncü arabanın hasar almamasının nedenini tampona gelmesiyle açıkladı; arabamın sağlam bir araba olduğunu yineledi. Onca korktuğum boşuna değilmiş yani. Var hızıyla iniyormuş demek ki; verilmiş sadakamız varmış; birde beni suçlamıştı başta; hayret edersin; herkes zeytinyağı. Bir özür bile dilemedi; maganda; para adamı adam etmeye yetmiyor ki! Sadece ben olsam arabada yine bir şey değil; 3 çocuk çıktı arabadan; gözü görmedi mi? Kendi çocukları için aynı şey olsun ister mi? Bencil maganda. Ne demeye hızla giriyorsun dört yol ağzına?
Yenimahalle Anadolu bulvarından aldım arabayı; orada tamir edildi; bulvardan geri dönücem; çiftlikten peynir almam gerek; kaç kavşak geçtim; U dönüşü yok. Aski spor salonunu falan geçtim; U dönüşünden ümidimi kesince ilk önüme çıkan çevre yoluna girdim; forum AVM?nin arka tarafından geçti yol; havaalanı yoluyla birleşti; aydınlık evlerden şehre geçit verdi. Çiftliğe gitmem gerek; kafam orada; 1 aydır evde peynir yok; buradaki marketten aldıklarımda yenmiyor; aydınlık evlerden ulus hattı tamamen kapalı; girsem çıkamam; sağdan, soldan derken İstanbul yoluna girdim; Ankamall yanından yol aldım; tam akşam trafiği saati; bütün yol tıkalı; ya sabırla çiftliğe ulaştım. Alacağımı aldım oradan eve döndüm; dikmene.
Şehrin gezilecek, bir yerden bir yere gidilecek hali kalmamış. Arabayı kilitleyip kapıda bekleteceğim bundan böyle; çok gerekmedikçe arabayla çıkmayacağım; lanet olsun; kabir azabı yollarda gezmek. Ömrümden ömür alıyor. 1 aydır ne rahattım; stres yok, sıkıntı yok, trafik derdi hiç yok. Yürüyerek yaşamak çok daha rahat, sorunsuz, sağlıklı ve avantajlı. Bazen bir ara vermek gerek her şeye; eğrisini doğrusunu görebilmek için. İyi oldu yani bu kaza. Araba var diye boş bırakmamak mı gerek arabayı; yürüyebileceğin mesafe ise yürüyerek git; elinde ağır bir eşya olmayacaksa; ne mahsuru var.
Diğer bir markete de uğradım mecburen; 1 aydır gidememiştim; neredesin?ler faslından sonra manavdaki kız arkadaş yüzümün iyi göründüğünü söyledi. Olsa olsa trafiğe çıkmamak yüzündendir. Stres her yerinize yansıyor sonuçta.
Mayıs’12
*Dün öğle saatinde Ulus?a gittim; park edeceğim; park ücreti 6 lira; geçenden 3 akçe geçmeyenden 5 akçe hesabı; hava parası. Dolmuşla git-gel daha ucuz. Bu millet yolda mı buluyor parayı? Ayda on kere ödesem 60 lira; iyi para. Bir defalık market param. Dört döndüm; sonunda bir yer bulup park ettim. Kızılay?da, Ulus?ta bir bedava park yeri bulmak mucize. İlla AVM?lere mi gideceğiz? Kızılay?a, Ulus?a gidilmiyor araba ile. Sıhhiye ve Maltepe?deki çok katlı otoparklara çıkıştaki darlıktan dolayı kenarlara sürtmeden çıkıp inmek ise beceri meselesi. Dönüş yine akşam saatine denk geldi; tıkalı trafikte olmak hiç hoş değil; can sıkıcı!
*50 metrede bir kırmızı ışıkta duruyoruz malum; dur, kalk, dur, kalk, bir daha, bir daha. Bu yol ve ışık akışının birbirine koordineli akışının sağlanması çok mu zor? İki ışık arasındaki yol mesafesi ve aracın gidiş hızına göre ayarlandığında bütün kırmızı ve yeşil ışıkların birbirini takip etmesi çok kolay bir iş bana kalırsa. Bu bir türlü yapılamadığı için insanlar gereksiz yere trafikte kalıyor, zamanları boşa gidiyor; iş ve çalışma saatleri aksıyor, verimlilikleri azalıyor; ayrıca her dur kalkta benzin, mazot israf ediliyor. Ülke çapında böyle bir düzenlemeye gidildiğinde; gidilirse; benzin ve mazotta büyük bir tasarruf yaşanacağı kanaatindeyim. Elbette bile, isteye bu benzin ve mazot israf ettirilmeye çalışılıyorsa o başka mesele.
*Çetin Emeç caddesinde balgat, çukurambar, yüzüncüyıl yönünde ilerlerken Sokullu caddesi ayrımındaki kırmızı ışığın hiçbir gerekliliği yok; neden mütemadiyen yanıp sönüyor ve trafik akışını durduruyor? O ayrımda gidiş yönüne araç çıkmıyor; sola araç dönüşü yasak; yayanında oradan geçmek için bir nedeni yok; ayda yılda bir bile yaya geçtiğini görmüyorum. Yaya olma ihtimaline karşı yanıp sönüyorsa yaya kontrollü; basılınca harekete geçen bir kırmızı ışık konulmalı. Sadece Sokullu caddesi yönüne gidecek; sola dönüş yapacak trafiğin durması yeterli. Dikmen caddesi ayrancı ayrımında da var böyle hatalı bir ışık sistemi; çoğu zaman gereksiz yere durduğumuz. Ve sağa dönüşler için kontrollü ışık hakkı konulmalı ışık tabelalarına. Sağa dönüş için yol boşken bile gereksiz yere bekleniyor çoğu zaman.

Bütün insanlar özgür, onur ve hakları bakımından eşit doğarlar.
İnsan hakları evrensel bildirgesi 1. madde

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *