Press "Enter" to skip to content

Sezaryen, 38 Hafta Ekim’11

Sezaryen

                           
38 haftalık bebek doğmaya hazır mıdır? Oldukça sık sorulur oldu beni bulurken. Cevaplamak gereği hissettim, net olarak. 
Bebeğin doğuma hazır olduğu zaman annenin doğum sancılarının başladığı zamandır. Ve doğum sancıları hayatın doğal bir sürecidir. Yemek yemek, su içmek kadar doğal. Doğal olmayan sezaryendir. Korkulması gereken asıl şey doğum sancıları değil, sezaryene alınma korkusu olmalıdır. Gülben Ergen ilk doğumunu normal, ikinci doğumunu sezaryen yaptı. Her fırsatta tekrarlıyor sezaryenin ne menem kötü bir şey olduğunu. O ikisinin de nasıl olduğunu biliyor. İkisinin de acısını tattı. Devamlı normal doğumu önerip destekliyor. 
Bebeğin doğuma hazır oluşu 38 haftada da olur, 40 haftada da, 42 haftada da. Bunun zamanını Allah?tan başka kimse bilemez. Doktorlar Allah olmadıklarına göre onlarda bilemez. Hayatınızı ve dolayısıyla bebeğinizin de hayatını asla hiç kimsenin ellerine teslim etmeyin. 38 hafta ile 42 hafta arasındaki fark belirleyecek çocuğunuzun ömür boyu sağlığını. Ne kadar anne karnında kalırsa o kadar sağlıklı, neşeli ve canlı bir bebeğiniz olacak. Olması gerektiği kadar kalmalı bebek anne karnında. Turfanda meyvenin tadı mevsimindeki meyveyle aynı olur mu? 
Yönetim, hayatınızın yönetimi daima sizin elinizde olsun. Hangi aşamada olursa olsun. İster doğum anı, ister bir hastalık anı. Doktorunuzun iş saatlerine uyduracaksınız diye harcamayın bebeğinizin gelişim günlerini. Sizi hırpalamalarına, yönetmelerine, üstünüzde baskı kurmalarına izin vermeyin. Alışmışlar koyun gibi insanlara, biraz kafanızı kaldırsanız gariplerine gidiyor. Can sizin canınız. Sonuna dek savunun. Doğurun aslanlar gibi ve hastaneden dimdik çıkın. Sezaryen olursanız iki büklüm çıkacaksınız çünkü.
Hastanelerde bu çok kolay yapılıyor. İnsanları abluka altına alıyorlar her bir yandan. Hepsiyle savaşmaktan yorgun düşüyorsunuz. Kötü davranışlar, itip kakmalar, aşağılamalar. Birinden kurtuluyor, öbürüne takılıyorsunuz. Özel hastanelerde de durum aynı. Pek farklı değil. Her şeyi, her doğruyu kendileri biliyor, siz aptal, yönetilmeye muhtaç yaratıklar.
Geçen hafta miyomum için karın ultrasonu çekilecek, idrara sıkışık gitmem gerek. Ultrason saatinden yarım saat önce bağırsaklarım hareketlendi ve boşalttım. Miyomu olan kadının büyük abdestini tutabilmek gibi bir şansı yok. Anında tuvalette olmak zorundasınız. Bana bir afra tafra, azar, ultrasonu çekecek doktor tarafından. Yok, sabah yapmalı, kendimi ona göre ayarlamalıymışım. Kafama göre iş yapıyormuşum. Kafayı yemiş karanlık odada dura dura. O kadar hoşlanmıyorsan işinden emekli ol, git, evinde otur. Maaşını da o işi yapmak isteyen kişi alsın. Verdim cevabını, ondan mı çekinicem? Emekli ol demedim elbette.
O yetmedi, ardından, ?hızını alamamış olmalı, evdeki kadınıyla problemleri var muhtemelen?, miyoma niye karından baktırıyormuşum, alttan bakılmalıymış, kafama göre iş yapıyormuşum vs. Sana mı sorucam kendime nereden ne baktıracağımı. İşini yap, otur. Ben bilmiyor muyum alttan bakıldığındakiyle karından bakıldığı arasındaki farkı? Canımın yanmasının heveslisi değilim. Ona göre hava hoş. O bilemez çünkü zaten erkek. Ona hiç alttan bakılmamış yani. Bildikleri bir doğru var. O da kendilerine göre doğru olan.
Geçen yıl gittiğimde mamografi çekelim dediler, kabul ettim. Öylesine, bir şey olduğundan değil! Nereden bileyim? Aman Allah?ım, o ne acı öyle. Memenizi bir sıkıştırıyorlar ki, acısı akıl alır gibi değil. Bir arkadaşım mamografi çekilirken bayılmış. Bir daha mı çektiririm, tövbeler tövbesi. Ultasonla da bakılabiliyor bir ölçüde. Yok, illa mamografi. Bu acıları çekmektense kanser olup temiz temiz ölmek yeğdir. Ölmekten beter. Paşa paşa ölürüm hiç değilse!
Yaşadığım, yaşattıkları üç sezaryenin acısı hiç gitmedi burnumun ucundan. Canınızı alıp, ?canını aldık? demiyorlar. Vallahi hastanelerde yaşadığımız bunca eziyetten sonra hala hayattan tat alabilir olmamız mucize gibi bir şey. Hastaneyle işkence hane birbirine karıştı. İyilik mi ediyorlar, kötülük mü ediyorlar ben anlayamaz hale geldim. Hatlarım karıştı. Anlayabilenler anlatsın.  
Her ne kadar konu dağılmış olsa da bu konuyu bu sayfada paylaşacağım çünkü bunlar hepimizin sık sık başına gelen şeyler. Üç aşağı, beş yukarı.
İçimde ukde kaldı. Çocuklarıma ara ara bakar ve iç geçiririm. ?Acaba gününde ve vaktinde doğmuş olsalardı daha ne kadar sağlıklı ve dayanıklı olurlardı? diye. Daha ne kadar uzun olurlardı? Daha ne kadar güzel olurlardı? Daha ne kadar akıllı olurlardı? İlk çocuğum 38. haftada çıkarıldığı için diğer iki çocuğumda 38 haftalıkken çıkarıldılar. Kim bilir belki de bir ay daha karnımda duracak, bir ay daha büyüyüp güçleneceklerdi. Bu sorumun(sorularımın) cevabını asla bilemeyeceğim.
Birde bu sezaryenle doğmuş kişiler hakkında bir fikrim var. Çevrelerine karşı aşırı duyarsızlar. Neredeyse gözlerinin önünde evleri yanacak olsa görmedim, duymadım, bilmiyorum diyorlar. Bu duyarsızlık sadece çevreye değil, kendilerine de karşı. Kendilerinden bile bihaberler. Dünya üstü bir dünyada yaşar gibiler. Dünyaya hissederek, çaba göstererek gelmedikleri için, yarı uyuşturularak hayata geldikleri için olup biteni hissetmekte zorluk mu çekiyorlar acaba? Hiç gözü açık değiller anlayacağınız. Aptal değiller, zekâlarına diyeceğim bir şey yok ama algıları kapalı, hissetmiyorlar, hissetmeyi bilmiyorlar. Başka bir deyişle bizim gibi, normal doğanlar gibi değiller.
Kendi kendilerini idare etmekten acizler. Hangi havada ne giyilir bunu bile bilmiyorlar inanın. Üç çocuğuma her şeyi dikte etmekten, devamlı onları uyarır pozisyonda olmaktan bıktım, usandım. Soğuk olduğunda kalın, sıcak olduğunda ince giyinin demekten yoruldum. Sözümü dinlemedikleri de oluyor; bir geliyorlar üşütmüş; ayıkla pirincin taşını. Başka bir gün bir diğeri geliyor okulda basket oynamaktan pestili çıkmış. Parmağını kıpırdatacak hali yok. ?Yoruldun madem bırak evladım?; yok, bilmiyorlar; kendi kendini yönetme bilinçleri gelişmemiş. Okulda her birini akşama kadar bekleyip ?yeter artık yoruldun? mu demeliyim? Kendimi 4 nüsha halinde kopyalamam gerekecek; biri eve, diğerleri her birine:) Bilemiyorum; öyle zor, öyle zor ki!
Oturdukları sandalyenin yanındaki pencere açık olsa ve üstünden 3 kış geçse bana öyle geliyor ki kalkıp kapatmazlar. Üşendiklerinden değil; kapatmayı akıl edemediklerinden:)) Altını kapatmayı unuttuğunuz tencerenin gözlerinin önünde dibi tutar; kömürleşecek hale gelir ama kalkıp kapatmak akıllarına gelmez. Geri gelirsiniz hala altı açık. Çocuk değiller; biri 18 yaşında. Gerekçe; ‘pişiyor sandım’. Gözünün önünde ev yansa fark etmeyecek.
Haziran’12
Şu anda bu satırları okuyorsanız hamileliğinizin son ayındasınız ve büyük bir olasılıkla hamileliğiniz sonlandırılmak isteniyor demektir. Çeşitli bahanelerle. Çatın dar, yaşın geçti, boyun kısa vs. Aynen bundan 18 yıl önce benimde başıma geldiği gibi. Dilim döndüğünce anlattım sanıyorum sezaryenin olumsuz yanlarını. Eğer zorunluluk değilse; ki böyle bir zorunluluk biraz olasılık dışı; sezaryenden önce normal doğum yapmayı denemenizi öneririm. Hayatınız size ait; hayatınızın idaresi bir doktorun iki dudağının arasında değil. Kendi iyiliğiniz ve bebeğinizin iyiliği için bu fırsatı tanıyın kendinize. Benim gibi bir ömür boyu kendinize ?neden denemedim? diye sormaktansa kendinize bu iyiliği yapın. Kendinize ve doğacak çocuğunuza. Bunu yaparsanız çocuğunuza olan sorumluluğunuzu da yerine getirmiş olacaksınız. Onun sağlıklı, sıhhatli ve olumlu bir insan olmasını istiyorsanız bunu yapın; onun için ve kendiniz için.
Bu ona ve özellikle kendinize verebileceğiniz en iyi hediye çünkü o bebek sağlıklı doğduğunda sağlıklı bir çocuğu büyütmenin hazzını yaşayacaksınız; eğer sağlıksız doğarsa onun yaşadığı problemleri sizde onunla birlikte yaşayacaksınız; yani sadece doğurma biçiminiz bile bütün bir hayatınızın şekillenmesine; iyi veya kötü gitmesine aracı olacak; bu şansınızı iyi kullanmanızı öneririm. Bir kez daha elinize geçmeyecek bu şans.
Ve bir uyarı; hamileliğiniz boyunca; ve özellikle son ayda alttan muayeneyi kabul etmeyin; doğumun; kanamanın başlamasına; suyunuzun vaktinden önce gelmesine sebep olabilir. 3. gebeliğimde hala bir umut ‘sezaryenden yırtabilir miyim; normal doğum yapma şansım var mı’ diye doktor doktor dolanırken alttan muayene edildim ve aynı gün kanamam başladı; o gün apar topar girdim sezaryene. Bırakın doğalına gitsin; annenelerimiz ultrasonlarla; muayenelerle; sezaryenlerle mi doğurmuş; insan nesli ne günlerden bu günlere gelmiş; doktorların sayesinde mi? Doktorluk müessesesinin ömrü insanlık tarihi ile eşit değil; olsa olsa ebelik; o da ne gebelik esnasında alttan muayene yapardı ne de sezaryen.
***1 Şubat 2013 tarihli haber; Yozgat’ta özel hastanede sezaryenle doğum yapan ve kanaması durması için elektrikli ısıtıcıyla sıcak tutulmak istenirken 2 bacağı yandığı iddia edilen kadın, sevk edildiği üniversite hastanesinde 74 gündür sürdürdüğü yaşam mücadelesini kaybetti. Kayınpederi ?İnsan ölebilir, herkesin başına gelebilir. Doğumdan sonra yanık kangrene çevirdi. Bacağını keseceklerdi, kestirmedik.  ?Gençtir? dedik, keşke kestirseydik. Bir hastada bu kadar yanık nasıl meydana geldi? Benim çocuğum doğumdan ölmedi, yanıktan öldü. Biz yandık, başkalarının canı yanmasın. Torunum annesini ememedi. Gelinim daha 21 yaşındaydı.? şeklinde konuştu.
***6 şubat 2013 tarihli haber; Hakkari Devlet Hastanesi Doğum Servisi?nde, Ayşe Erdin?in bebeğinin doğum sırasında doktor hatası yüzünde öldüğünü ileri süren aile, suç duyurusunda bulundu. Murat Erdin, sezaryenle doğumunun sırasında doktorların hatası yüzünden bebeğin kafasının koptuğunu iddia etti.
***21 Şubat 13; Adana’da down sendromlu ikiz gebeliğin birinin gebeliği sonlandırılırken diğer bebek ve anne de ölmüş.
***Neden sezaryen olacağınızı, olmanız gerektiğini sorun sizi ameliyat etmek isteyen doktora ve cevabı sizin için ikna edici gelmezse siz kendi doğru bildiğiniz şekilde davranın. Olması gerektiği gibi, Allah’a, doğaya, doğal olana teslim edin kendinizi ve Allah’ın izniyle bir çırpıda kurtuluverin; sezaryen olursanız sezaryen sonrasında yaşayacağınız eziyetlere fırsat vermeden. Klasik bahanelerle sizi ameliyat etmelerine fırsat vermeyin. Boyu gerekçe gösterirlerse benim bir arkadaşım 1.40 boyunda ve normal doğum yaptı; yaşı gerekçe gösterirlerse 35, 40 yaşında ilk doğumunu yapan tanıdıklarım var. Size başkada sunabilecekleri bir gerekçe yok zaten. Ha, birde darlık meselesini öne sürebilirler; bir diğer kozda o; ben derim ki gebelik sürresince hiç alttan elletmeyin kendinize; doğum vaktinizi öne çekebilir. Hiçbir önemli sağlık kararı bir doktorun iki dudağı arasında kalmamalı; hep bir ikinci onay, tavsiye yoluna gidin; bir doktora daha danışın; benim hatam o oldu; bir doktor dedi diye kuzu kuzu teslim olmak; hakkınızı ve seçeneklerinizi sonuna dek zorlayın; buna değer.
Mayıs’13; 
Aylardan yine mayıs ve bizim evde alerjiler yine kol geziyor; sezaryenle doğmuş şimdi 12, 17, 19 yaşlarında olan 3 çocuğumunda gözleri şiş şiş, kızarık ve devamlı kaşınıyor; burunları akıyor; üstüste defalarca hapşırıyorlar; hayat burunlarından geliyor açıkçası; bunun tek nedeni ise sezaryenle doğdukları için bağışıklıklarının düşük olması; bu derdi ömürleri boyunca çekecekler ne yazık ki ve benim bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok; sizin çocuğunuz hala doğmadı ise sizin yapabileceğiniz şey var demektir; ona verebileceğiniz en büyük hediye sağlıklı bir hayat; bunun içinse onu normal doğumla dünyaya getirmek; benden söylemesi. 
***Eylül’13; Açın bir sezaryen videosu izleyin; kendinize bunu yapılıp yapılmamasını isteyip istemediğinize kendiniz karar verin; ameliyat sırasında organların çıkarılıp tekrar yerine konduğunu söylemişlerdi; doğru mu bilmiyorum çünkü benim o 3 kez yaşamak zorunda kaldığım şeyi izlemeye cesaretim yok; olan olmuş benim için; ama sizin bu eziyet, işkenceden hala kurtulma şansınız var; hatta birde normal doğum videosu izleyin; sonrasında karar yine elbette sizin; asla doktorunuzun veya onun bunun değil.
Azıcık yüz buldu mu insanlar kendini seni yönetebilir; sana emir verebilir, istediğini uygulatabilir konumunda görmeye başlıyorlar; buna izin vermeyin; hiçbir yerde ve hiç kimseye; bu sözüm sadece doktorlar için değil; örneklemem gerekirse bitmez tükenmez derdim sezaryen kalıntısı karnım için masaj yaptırıyorum; parayla; bedava değil sonuç olarak; masajı yapan bu ikinci gidişimde bana zart, zurt emirler vermeye başladı; şu gün geleceksin; şu saatte geleceksin; geç kalmayacaksın; ben 5 günde bir gitmeyi planlıyorum kendi adıma; zamanım, vücut dayanıklılığım ve hatta param ona uygun; o ise kendi adına beni 2 günde bir getirtmeye çalışıyor çünkü 2 günde bir gelirsem benden daha çok para koparmış olacak mesela ve ona karşı direniyorum. Onun dediği değil benim dediğim oluyor elbette; 5 günde bir gidiyorum. İki kez gittim henüz; ikinci gidişimde uzandım, bekliyorum; dolapta yağ arıyor; 5 dakika geçince sıkıldım kalktım; kapının yanında dolap; harıl harıl yağlar arasından benim adımın yazdığı yağı arıyor; kafamı uzattım; “bulamadın mı” gibi bir şey söyledim; bana emrivaki “siz uzanın, ben geliyorum” dedi; uzanmadım; bekledim; yine tekrarladı söylediğini; umursamazlıktan geldim; ne zamanki odaya geldi o zaman uzandım; yani demek istediğim o ki hayatınızın ipleri sizin elinizde olmalı; her ne koşulda olursa olsun. Başkalarının sizi yönetmesine izin vermeyin; sizi yöneten kendi aklınız olsun. Ben orada kızıp çıkabilirdim de; çıkmadım ama ona da baş eğmedim. O kim ki ona baş eğeceğim? Başını verenin başı kopuyor; bu böyle bir devir. Koruyun canınızı; her ne hal ve şekilde olursa olsun. 
***Ekim’13; bugün biri arama motoruna “sezaryen oldum ayaklarımın derisi kurudu” yazarak beni bulmuş; sanırım bulmuştur aradığı cevabı yazdıklarımın içinde ama ben bir kez daha yazayım; kansız kalan vücuttan kanın çekildiği ilk yer ayaklar; kan kalbe yakın yerlere ancak yetişebiliyor ve kalbe en uzak bölge olan ayaklara gidemiyor; hal böyle olunca kanla beslenemeyen ayak, bacak derisinde kuruluk, varis; hatta selüloit gibi semptomlar gelişiyor. Normal doğumda kaybedilen kan 9 aylık hamilelik boyunca biriken kirli kan; ki hamilelikte adet olunmuyor; sezaryende kaybedilen ise damar kanı; temiz kan; bu fark; sezaryen sonrası kansızlıktan etkilenme bu nedenle oluşuyor. Sezaryen olmayın; daha ne diyeyim? Dilimde tüy bitti ayol!
Şimdi yeni bir trend gelişmiş; ilk doğumlarını sezaryen olarak yapanların sonraki doğumlarını normal olarak yaptırmak; böyle niyetlenenler duydum; hatta deneniyormuş; başarı şansı olduğunu hiç sanmıyorum. Ben son sezaryenimi olalı 12 sene oldu; geçenlerde çok şiddetli hapşırdım; o şiddetle karnım patlayacak sandım; yani yaram yeni olsa kesin bir şeyler olmuştu; normal doğumdaki zorlanma ile sezaryen olmuş birinin normal doğum yapması bana göre sakıncalı olabilir; en iyisi son pişmanlıklara fırsat vermemek için işi baştan sıkı tutup ilk doğumu normal yapmak. Sezaryende bir halt var ki sezaryen olmuş insanlar ikinci doğumlarını normal doğum olarak gerçekleştirmek istiyorlar; sizce de öyle değil mi?
***Az yukarıda alerjileri yazmışım; sayfaya girince gözüme çarptı; sadece alerjileri olsa yine iyi; normal doğumla doğmuş insanlar gibi hayata tutunmayı da bilemiyorlar; verirsen; hatta zorlarsan yiyorlar; her şeyi iteleyerek yaptırabiliyorsun; yeme konusunda çocukluk boyunca gereksiz inatlaşıyorlar; bir şeye sabitleşip onun sadece onun etrafında yaşıyorlar; bilgisayar, telefon vs.; ama bir türlü toparlanıp derslerine konsantre olamıyorlar; ya hiç derse oturmuyor ya da oturursa aklını derse veremiyorlar; kendilerini derleyip toparlamayı bilmiyorlar; her yerleri, her şeyleri darmadağınık; kafaları, eşyaları, kendileri ve bunu yapmak ellerinde değil; yapamıyorlar; verirsen yiyorlar; vermezsen oturuyorlar; uyku uyumak bile problem; uyumuyorlar; ister inanın, ister inanmayın tuvalete gitmeleri bile dert; biri, ikisi değil; üçü de; bütün gün tuvalete gitmek akıllarına bile gelmiyor; ne zamanki eve geliyorlar o zaman tuvalet akıllarına geliyor; söylüyorum böyle yapmayın diye; kendim söyleyip kendim işitiyorum; çeşit yemeyi bilmiyorlar; aynı şeylere sabitlenip sadece onları yemek istiyorlar; sebzesiz, meyvesiz, salatasız bir hayat kendileri için istedikleri; oğlum 19 yaşında; kolesterol ve şekeri şu an üst sınırda; neden; yanlış beslendiği için; et ve şeker ağırlıklı yediği için; son bir yıldır c vitamini eksikliğinden diş etleri kanadı; ne desen, ne yapsan boş; oradan girip oradan çıkıyor söylediklerin; insanın ömrünü burnundan getiriyorlar.
Ve bunlar sadece benim çocuklarım için geçerli değil; sezaryenle doğduğunu bildiğim birçok çocukta gözlemliyorum bunu; hayat asıl onların burnundan geliyor. Kendiniz için değilse çocuğunuz için; çocuğunuzun bütün hayatını düzgünce yaşayabilmesi için normal doğumla doğurun bebeklerinizi; ki ömür boyu ne siz çile çekin; ne de onlar çeksin.
Büyüyorlar ve büyüdüklerinde problemleri de büyüyor; o darmadağınıklık bütün hayatlarına yansıyor; bir geliyor arabasını çarpmış; hız yapmak; hayatı ile oynamak oyun geliyor onlara; hayatları ile dalga geçiyorlar; bir geliyor cüzdanını çarpmışlar; bir geliyor cüzdanını alışveriş ettiği bir yerde bırakmış; bıraktığının bile farkında değil; bıraktığı yerden aranınca haberi oluyor; her gün bir şeyler bir yerlerde unutuluyor; yanlış ilişkiler yaşıyorlar; çocuk değil ki otur dediğinde otursun; “arkadaşıma gidiyorum” diyor ve gidiyor; orada kalıyor; nereye gittiği ve kendisi yarım aklına ve Allah’a emanet;  yanlış akıllarının peşinde yanlış ilişkilere sürükleniyorlar; saflar; her yüze güleni dost sanıyorlar. Ve siz beklemeye devam ediyorsunuz; ne zaman nereden, nasıl bir felaket haberi gelecek diye; elbette endişe içinde. Her an ensenizde hissettiğiniz o korkuyu kelimeler anlatamaz; kahroluyorsunuz. Çocuğunuza bu kötülüğü yapmayın; kendinize de; asla; kim ne derse desin sezaryen olmayın.
Aslında bu durumun tanısı; bilimsel bir adı da var; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. 
 ***Eş, dost foto koyuyor facebooka; mutlu gün fotoları; bazende yeni doğum fotoları oluyor bu; mutlu gün ya; ama doğum yapanın yüzünden düşen bin parça; mutluluktan eser yok; kağıt gibi; bembeyaz bir yüz; kollarında serum bandı; hastane bandı; yüzünde bir garip gülümseme; sanırsınız şaftı kaymış; mumyalı gibi; dümdüz yatıyor; yan yatamaz zaten; yan dönemez; ilk 3-5 gün sırt üstü yatmaktan başka seçeneği olmaz. İçim bir fena oluyor o fotoları görünce. 
***Dr. Öz’de bir normal doğum izledim; epidural anestezi ile yapılmış; kadın ne bağırdı ne de acı çekti; sadece ıkın dediklerinde ıkındı ve bebek çok kolaylıkla çıktı. Normal doğumdan korkanlar için düşünülebilir. Digitürk S03-B36 nolu bölümün sonunda; izlemek isteyen olursa diye.
Bizde de çok taleplisi var epidural normal doğumun; Gülben Ergen, Ayşe Tolga ve aşağıda yazanlar; okuyun.
***”Ünlüler sayesinde normal doğum yeniden normalleşti; bir ameliyat olan sezaryen gözden düşmeye başladı. Normal doğum yeniden baş tacı edildi. Artık sadece Sağlık Bakanlığı değil, kadınlar da birbirlerine normal doğumu tavsiye ediyor. Popüler dizilerde oyuncular normal doğumu övüyor. Şu veya bu nedenle normal doğum yapamayanlar hayal kırıklığı yaşıyor. Gülben Ergen, Demet Şener, Pınar Altuğ, Çağla Şikel normal doğumu tercih eden ünlü annelerden sadece birkaçı.” Hürriyet cumartesi; 3 nisan 2010 tarihli haber. 
***”Uyutun beni, ne güzel uyanınca her şey bitecek, ortalık güllük gülistanlık olacak. Ama hiç öyle olmadı. Bir kere narkozdan ayılamıyor insan.Sigara içmiyorum, içki içmiyorum.En iyi benim ayılmam lazım ama ona rağmen zor ayıldım. İnsan çok kötü etkileniyor.Bir de beyine falan bir sürü etkisi var. Son doğumumu normal istedim. Sezaryende çok acı çekmiştim ama bu sefer de doktor izin vermedi. Yaşımdan dolayı. 40 yaşındayım.” Burçin Orhon.
?Doğumu acı olmadan komple hissettim. Bütün o çekiştirmeler, çıkış anı çok güzeldi. Her kadının yaşaması gerekir. Doktorum önermişti bana. Ben de kesinlikle evet dedim. İyi ki de epiduralle doğum yapmışım. O anı hiç unutmayacağım, çok güzeldi.? Neşe Erberk; üçüz doğum.
“Epidural anestezi aldım ve ağrı çekmedim. Hamile arkadaşlarıma kesinlik normal doğumu öneriyorum. Yeniden doğum yaparsam, tıbbi bir engelim olmazsa yine aynı yolu tercih ederim.” Çağla Şikel
“Sonuçta sezaryen bir müdahale ve ameliyat. Normal doğum büyük avantaj çünkü doğurduğun an doğumla ilgili konu kapanıyor. 12 saat sancı çektim, doğumhaneye girdiğimde sancım bitti. Maalesef bu nedenle suni sancı verildi. Ardından sadece yarım saat epidural anestezi uygulandı. Yine de, 10 kere daha doğursam normali tercih ederdim.” Pınar Altuğ.
“7 saat sancı çektim, iğne de yaptılar suni sancı için, o felaket bir şeydi. Keyfim yerindeydi ama sancı birden geldiğinde yüzüm ateş gibi oluyordu. Düzgün nefes alarak rahatlamaya çalışıyordum. Sonunda beni içeriye aldılar, doğum başladı. Yarım saat içinde doğurdum. Hiç sesim çıkmamış, hiç bağırmadım gerçekten. İrem çıkar çıkmaz, benim kucağıma yatırdılar.” Demet Şener
”’Dünyanın en güzel şeyini yaptım. İyi ki de yaptım. Çok sağlıklı bir bebek dünyaya getirdim. Nasıl oldu bilmiyorum. Gerçekten suyun ağrıları aldığını düşünüyorum. Aslında çok rahat bir doğum oldu. Yaklaşık 20 saat kadar bir sancım oldu. Sonunda sağlıklı bir bebek doğdu. Hep onu seyretmek istiyorum.” Nurgül Yeşilçay
 “Normal doğum yaptım. 18 saat sancı çektim, sonra epidural oldum. sancı dört dakikada bir gelmeye başlayınca işin eğlencesi kalmadı. Doktor kontrol ederken, ?Bebeğin kafası görünüyor? dedi. Ayşe?nin bir omzu ve kafası çıkmıştı, doktor bana ?Hadi sen al çıkar geri kalanını? dedi. 3 dakika sürmedi doğumum.” Deniz Akkaya.
“8 saat sürdü büyük mücadele, kavuşabilmenin dualı mücadelesi? Niçin sezaryen olmadın diyenlerle doluydu her yer. Ben istedim hissetmeyi an be an, ayık olmayı,yaşamayı, acıysa adı? Acımayı? Yeter ki hissetmeyi istedim ve hissettim. 13.45?te ağlamaktan şişmiş gözlerim oğlumu gördü. Sol omzum kutsal oldu, her yer mis koktu.? Gülben Ergen
Gisele Bündchen, Cindy Crawford, Pamela Anderson doğumlarını kendi evlerinde ebe yardımıyla yapmışlar. Beyonce da normal doğum yapmış. Christina Aguilera sezaryenle doğum yapmış; vajinada yırtık istememiş; öyle söylemiş; uzun zaman kilo veremedi; aşırı kilo almıştı; şimdi kilosu iyi.
***Doğan bebeğin normal doğumla doğup o sevgi ve güveni annesiyle paylaşması gerek; bir ömür boyu devam edecek ilişkinin temeli orada; doğum esnasında atılıyor. Siz bebeğinize ve kendinize güvenmeyip bebeğinizi ve kendinizi bir bilinmeyene doğru itelediğinizde karşılıklı güven ilişkiniz yanlış başlıyor; olması gereken ilk iletişimi kuramamış oluyorsunuz çocuğunuzla; daha ilk etapta siz ona ve kendinize güvenmezken onun size bir ömür boyu güvenmesini nasıl bekleyeceksiniz? “Bana güven; ben sana güveniyorum” demeniz gerekiyor bebeğinize; onunla ilk karşılaşmanız için; elbette normal doğum yaparak. Korkunun sevgiyi yaşamanıza engel olmasına fırsat vermeyin. Ve doğduğunda ona daha sıkı sarılabilmek için yaralı, bereli; acılar içinde olmamanız gerek ki her şey istendiği gibi yolunda gitsin. Yani bir ameliyattan çıkmış olmamalısınız. 
Hayatımda sevmediğim; hiçbir zaman affetmem; hakkımı helal etmem diyeceğim iki insan var; biri beni sezaryen yapan doktorla tanıştıran; uzaktan yakınım sayılan hemşire ve diğeri beni sezaryen yapan doktor; her ikisininde adı yerin dibine batsın inşallah. Hemşire ile geçenlerde karşılaştık; 20 yıl sonra ilk defa; buz kestim onu görünce; aklım, beynim, vücut dilim, duygum hepsi bir bütün oldu ve ona yakın olmayı; yakınlık duymayı reddetti. Hissetmiştir ne hissettiğimi; zaten hissetmesini istedim. Affetmediğimi, affetmeyeceğimi bilsin. Aradım; haber verdim; “beni sezaryen yapacak” dedim; o gün için “benim sınavım var; sınava gireceğim” dedi; ameliyattan sonraki halimi görünce “o gün sınavım olmasaydı ben sana normal doğum yaptırırdım” dedi; sezaryen doğumla normal doğumun farkını bilen o; ben nereden bileyim; o zaman için söylüyorum bunu; yoksa şimdi pekala biliyorum farklarını; telefonda sadece “yaptırma” demiş olsa bu bile yeterdi benim için; demedi; doktorla olan ilişkisini bozmamak uğruna beni harcadı; nokta beyinli. Herkesi, her şeyi affedebilirim hayatımda olan; o iki kişi dışında; bu dünyada ve öbür dünyada iki elim yakalarında olsun inşallah.
Aradan 20 yıl geçmiş; oğlum kocaman bir delikanlı; diğer çocuklarımda öyle ancak ben şu anda yine ağlıyorum o günlerde yaşadıklarım için; bana zoraki; sebepsiz yere yaşattıkları şeyler için. 
Sezaryenimi yapan Haluk Balkaya idi; tatile gideceği için beni 15 gün önce; 38 haftalıkken sezaryene aldı; tatile para lazım nede olsa; bir yorumda okudum şimdi; iki ay önce yazılmış; hamileymiş; fikir soruyor; şöyle diyor; “İş yerinden bir arkadaşım Haluk Balkaya’yı tavsiye ediyor. Arkadaşım normal doğum isterken son dakikada sezeryan doğum yaptı. Doktorun doğal doğumu destekleyip desteklemediğini bilmiyorum.” bu durum bana kalırsa hiç garip değil. Yani arkadaşının son dakikada sezaryen oluşu. İnsan kesmeye devam ediyor anlaşılan; kasap ya; insan kasabı. 20 senedir; geçen bu süre zarfında ne sayıda kadın kesti kim bilir? Bozdur, bozdur harca. Altın kuyusuna düşmüş gibi; bugün ben; yarın bir başkası; onun için; onun gibiler için ne fark eder ki? Dikişini attı mı işi bitiyor; ama karşısındaki için iş o dikişten sonra başlıyor; umuru mu?
Şu anda bile vücudumda beni korkutan tek bir yer var; sezaryen yaram; son sezaryenimi olalı 12 yıl geçmesine rağmen; yaranın alt ve üst tarafı birbirine katlanarak yapışık durduğu için hava alamıyor ve devamlı kızarık; pis kokulu sıvılar çıkıyor; her banyoda orayı ayrıca sabunluyor, özen gösteriyorum; gün içinde de kurulamaya, kuru tutmaya çalışıyorum; aklıma geldiğince; bu durum son bir yıldır böyle; şimdiye dek yoktu; bu yaşlanmakla; hücrelerin yaşlanması ile ilgili ise yaşım ilerledikçe daha ne dertler açacak başıma Allah bilir; ömür boyu böyle yaşamak için bir nedeniniz yok; benim artık kaçışım, kurtuluşum yok; ama sizin hala var.
İkinci ve üçüncü sezaryenimi de bir doktor yaptı; onunla ilgili bir şikayetim, serzenişim var mı; yok; çünkü onun beni sezaryen yapmak dışında bir seçeneği yoktu; ancak Allah razı olsun diyebilirim; ama ilk doğumum için bu böyle değildi; bile bile lades dendi hakkımda.
***Bütün sayfalara giriş sözcüklerinizi görebiliyorum; google’a yazdığınız;  38 haftalık bebek; 38 hafta 3 gün sezaryen; 38 haftada sezaryen olur mu; 38.haftada sezaryen; bunlar Aralığın ilk 10 gününde yazıp sezaryen 38 hafta sayfasını bulduğunuz aramalarınız; aklınızda soru işaretleri var ki bu aramayı yapıyorsunuz; benim bu konuda söyleyebileceklerim bu minvalde; umarım hakkınızda hayırlı olan olur. Sezaryen olacaksanız yine olun; ki ben hala ısrarla gerçek anlamda bir zorunluluk olmayınca sezaryen olunmamasından yanayım; ama o sezaryeni 38 haftada olmayın; bebeğinizin anne karnındaki gelişimini tamamlamasını bekleyin; başlayan doğum sancılarıyla birlikte oluşacak sütünüz; ve o süt olmazsa hayatınız bir anda cehenneme dönüşebilir. Açlıktan car car ağlayan bir bebek ve siz baş başa kalırsınız. Siz bakmayın doktorların bebek gelişimini 38 haftada tamamlar laflarına. Bebek ne zamanki doğum aşamasına gelir gelişimini o zaman tamamlar. Yoksa ömür boyu benim çocuklarımla çektiğim sıkıntılarla baş başa kalırsınız.
***20 Şubat 2014; facebookta bir video gördüm bugün; kadınlar sitesi sayfasında paylaşılmış; yeni doğmuş bebeğin annesinden ayrılmak istememesi başlığıyla; bebek yeni doğmuş; birkaç dakika önce; anne sezaryen yapılmış; sadece gözleri oynuyor; henüz kendinde değil; bebek annesinin yüzüne yaklaştırılınca susuyor; biraz uzaklaşınca feryadı basıyor; annesine doğru elini uzatıyor; parmaklarını aça aça; inanılır gibi değil; o küçücük varlık biliyor annesini; kokusunu; annesini istiyor; ama anne tam olarak kendinde değil; dilerim bu sezaryen modası bir an önce tarihe karışır; bebeklerde doğar doğmaz ellerin elinde kalmaz; annelerine kavuşur. 
***Nisan 2014; 2 çocuğunu normal doğumla doğurmuş 40 yaşındaki Ağrılı bir ebe şöyle dedi mutfağım programında; “sezaryen önermiyorum. Bir problem olmadıktan sonra sezaryenle doğum yapmayın. Normal doğum en güzeli; en normali. Daha çabuk ayağa kalkıyorsunuz; iyileşmeniz daha çabuk oluyor; bebeğinize daha çok zaman ayırabiliyorsunuz; sezaryende böyle olmuyor; programın sunucusu Nursel Ergin de sezaryen olmuş; ve sezaryen olmuş olmaktan memnun değil. Şöyle diyor; “sezaryen olunca bayılıyorsun; haberin bile olmuyor. Sezaryenle doğum yapmayın. Fotoğraflarım var; kendimde değilim; çocuğu emzirmeye çalışıyorlar; haberim bile yok”.
***Şimdi revaçta olan epidural anestezi ile normal doğum yapmakmış.
***”bir yil gecmesine ragmen sezeryan yerim.kasiniyor” demiş beni googledan bulan biri. Düşüp dizini kanatmaya benzemiyor sezaryen yarası; ki bir hafta sonra iyileşsin; benim bile hala kaşındığı oluyor; aradan 13 yıl geçmiş olmasına rağmen. Yalnız dikiş çizgisindeki kızarıklık ve yapışıklığı hallettim; banyodan sonra iyi kurulayarak; bazen çizgi arasına; yani üstüne tuvalet kağıdı sıkıştırarak; çizginin alt üstünde biriken yağlar o sıkıştırma mesafesini sağlıyor zaten; artık ıslak ve kızarık değil.
***Temmuz, 2014; yolda geçerken kulağıma çalındı; telefonda bir kadın, bir başkası; belli ki bir yakını için “normal doğum yaptı” diyordu; önceden olsa ancak sezaryen olduğunu duyuyorduk; şimdi bilinç değişti artık: sezaryenin doğru, geçerli bir yöntem olmadığı anlaşıldı.
Burada yazdıklarımla bir kişiyi bile sezaryenden vazgeçirebildiysem ne mutlu bana.
Bir kalp hastası, karaciğer hastası gibi amansız bir hastalığa yakalanmış gibi ameliyat edilmenize izin vermeyin; siz hasta değilsiniz; sadece doğum yapacaksınız; hepsi bu; sağlığınız, bedeniniz size daha uzun süreler hizmet verecek, vermek zorunda; genç yaşta bu ameliyat darbelerini alırsanız yaşlılığınızı görebileceğinizin bir garantisi kalır mı; o kalp daha ne kadar dayanabilir acaba; iyi düşünün! 
Zamanında; vakti geldiğinde çekilen bir diş ile vakitsiz çekilen bir diş arasındaki farkı bilir misiniz; ben biliyorum; kızımdan; ha; bu arada belirtmeliyim ki 3 çocuğumda dişinden çok çekti; diş teli takılmak zorunda kaldı; 3 çocuğumun ortak yanları üçünün de sezaryenle doğmuş olmaları; hayat boyu gelişimlerini ve sağlıklarını darbeliyor sezaryen doğum; diş çekimine gelelim; vakti gelen; kökleri eriyen bir dişini çok rahatlıkla kendi çıkarabiliyor kızım; ne kanama ne de başka bir şey; eğri giden ana süt dişini doktor çekti; yeterli olgunluğa erişip kökleri eriyip yok olmadıkları için çekerken çok uğraşmak zorunda kaldı; sonrasında ise 2-3 saat hiç durmaksızın kanadı; vakitli ve vakitsiz çekilen bir dişin bile böylesi etkileri olurken vakitsiz doğum ne darbeler veriyordur insan vücuduna Allah bilir; kendinize ve doğacak çocuğunuza o ezayı layık görmeyin. Her şey vaktinde; tam olgunlaştığında olmalı; ham meyve yemek ister misiniz; kelek karpuzun tadı olur mu; çocuğunuzu kelek etmeyin onun bunun lafına kanarak.
Allah’tan başka kimse bilemez bebeğinizin 38 haftadan ne kadar süre sonra doğacağını; bu 10 gün, 20 gün, hatta 30 gün bile olabilir; 30 gün önce doğan bebekle tam vaktinde doğan bebek arasında dağlar kadar fark olur; gelişmişlik ve tamamlanmışlık açısından; iyi düşünün; özellikle bebeğinizin “ömür boyu” sağlığını ve ona göre karar verin. 
***Hamileyken doktor alttan bakar mı diye bir soru var, şimdiki aklım olsa izin vermezdim, çünkü en son bakıldığında suyum gelmeye başlamıştı, acil ameliyata girdim, o gün, bana kalırsa bebeğinize ve kendinize alttan müdahale ettirmeyin.Kasım 2016,

***Dr ümit aktaş şöyle dedi, tv’de”insan ilk probiyotiklerini doğum kanalından geçerken alır, bu probiyotikler bebeğin koruma kalkanı olur, sezaryenli çocuklarda bu yüzden daha fazla otizm, alerjik hastalıklar, depresyon, dikkat eksikliği, hiperaktivite görülüyor.” Anne sütü alırlarsa bu kötü sonuçlar azalıyormuş, hiç sanmıyorum, yani pek sanmıyorum, ben çocuklarımı emzirdim ama bu semptomlardan alerjik hastalıklar, dikkat eksikliği, hiperaktivite var, hala var, bunlar geçici, çıcukluk çağına has öğeler değil, hep öyle olacaklar, ve siz de onlara baka baka, göre göre o yaptığınız hatanın, sezaryenin, bedelini ödeyeceksiniz, bir ömür boyu, aynen bende olduğu gibi.

Çocuğun, çocukların her sene alerji mevsiminde sapır sapır hapşırıyor, gözleri, burnu kıpkırmızı geziyor, anti alerjik ilaç almak zorunda kalıyorsa, cildi çok korunaklı, dayanıklı olmadığı için sivilce oluşumuna yatkınsa ve roankutan gibi korkunç bir ilacı kullanmak zorunda kaldıysa, merkezi sinir sistemleri yeterince gelişmediği için çocukluk dönemi kavgacı, zor zaptedilen, dur, durak bilmeyen, büyüklük dönemi asabiyse, seninle aynı zamanda odasına girip sen uyandığında dahi hala uyuyabilmek için çabalıyorsa, her gece, matematik sınavından her seferinde 100-29-100-29 alıyorsa, sınıfta durmaktan sıkıldığı için bütün sınıfı ayartıp sık sık okul kırıyorsa, yani lisede, kendini dizginleyemediği için bir o yana bir bu yana koşturuyorsa, okul dışında uğraşlara, lise sonda olsa bile en iyi arkadaşıyla tesadüfen karşılıklı koşarken kafa kafaya gelip burnu kanıyorsa, bir basket maçında burnunu kırıp eğrileştiriyor diğerinde düzeltiyorsa, kendine hakim olamıyor, iyi yönetemiyorsa bunun tek sorumlusu var, o çocuğun sezaryenle doğmasına izin veren anne, o sezaryeni yapan doktor gelir geçer, parasını alır geçer, kalırsınız çocuğunuzla bir başına, aynı benim gibi. Sezaryen anormal bir dünyanın kapısını açmaktan başka bir şey değil. Size, kendinize olanları yazmadım bile, bir veya birkaç ameliyat geçirmiş bir insan olarak neler yaşandığını, çocukların hali yeterli sezaryen olmamak için. Epeydir yazmamıştım sezaryen hakkında, tv’de dinleyince yine depreşti.

4 Comments

  1. admin admin 02 January 2020

    jane jane zehra, anlattıklarımı sana beğendiremediğim için kusuruma bakma.

  2. Jane jane Jane jane 01 January 2020

    Bu nasıl bir cehalet ?! Öyle cahilce ki anlattıklarınız yazık size

  3. admin admin 26 October 2013

    Sezaryenin acısı olmadığını söyleyen oldu mu size? Söylediyse yalan söylemiş. Ben o acıyı 3 kez tattım. Normal doğum yapmadım ancak hem normal doğum yapıp hemde sezaryen olanların normal doğumun çok daha kolay olduğunu söylediklerini biliyorum; bunu Gülben Ergen de böyle söylüyor. Ancak şuna şahidim; ben 3. sezaryenim için beklerken bir kadın 5 dakika içinde doğumunu yaptı; gözümün önünde; kalktı, yürüdü ve gitti; sezaryenden sonra kalkmak öyle kolay olmuyor; 1 gün sonra ayağa kalkabiliyorsunuz; o da acılar içinde; günler sürüyor acısı, sancısı.
    Doğada hayvanlar her gün doğum yapıyor; ebe, hemşire, doktor mu var başlarında; bu bana kalırsa birazda bizim uydurma, abartmamız; korku ile besleniyor ki insanlar daha çok ameliyat olsunlar; daha çok insan ticareti dönsün; çünkü en değersiz olan insan canı artık. Bende sizin gibi gözüm korkutulmuş olduğu için sezaryene itiraz etmedim; eğer yaşayacağım o acının nasıl olduğunu; sezaryen sonrasında ne hale geleceğimi bilseydim asla kabul etmezdim; gerçi bana fikrimi soranda olmadı ya; kimseye fikir sormak gibi bir yükümlülükleri yok nasıl olsa; yaptım, oldu, bitti şeklinde gelişiyor her şey; biz kuzu, onlarsa kurt.
    Ancak şöyle olduğunu düşünüyorum; normal doğumun acısı ne kadar ise sezaryenin sonrasındaki acı onun 5 katı falan olmalı; insanın sezaryenin üstünde bir acı yaşayabileceğine asla inanmıyorum. Ki verilen onca ağrı kesiciye rağmen; o ağrı kesiciler olmasa o vücudun hissettikleri berbat ötesi şeyler olmalı; sen hissetsen de hissetmesen de vücut o travmaya maruz bırakılıyor; normal doğum yapanlara ağrı kesici bile gerekmiyor sanırım.
    Yinede tercih sizin elbette; ben sizin için; sizin adınıza bu kadarını söyleyebilirim; okumadıysanız diğer sezaryen sayfalarını da okuyun; onlar daha ayrıntılı; yine yazın bana neler olduğunu; haberleşelim.
    Ha; ayrıca kime normal doğum yap dediysem ve onlarda normal doğum yapacağım demelerine rağmen sezaryen oldular; yani siz isteseniz de istemeseniz de sezaryen yapıyorlar zaten; gerçi yasalar değişti; para biraz normal doğuma kaydı; ama yinede en kaymaklı para sezaryendedir hala; yani demek istediğim size tercihinizi sormayacaklar zaten büyük bir ihtimalle. Sağlıkla kalın.

  4. gül gül 25 October 2013

    öyle ıyı guzel dıyorsun guzel kardesım de normal dogumu anlatırlarkende ölüp ölüp dirildiğini anlatıyor ınsanlar bılmem kaç kemıgın kırılmasına bedel bır acıymıs nolmalde bır ınsan çoktan ölürmüş o acıya buyur burdan yak bende sezeryan dusunuyorum ayrıca !!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *