Press "Enter" to skip to content

Günlük 1zz Aralık’13

***Mutfağım?da izledim; sadece yemek izlenmiyor o programda; baş ögesi insan; ve elbette Nursel Ergin dünya tatlısı bir kızcağız; var mısın yok musun?u izlemedim ama bize Nursel?i kazandırmış; Denizli?de yaşayan boşanmış bir kadın Antalya?ya; babasının yanındaki oğlunu görmeye giderken kaza yapmış; şarampole yuvarlanmış; yanındaki annesi ölmüş; geçen yıl aralıkta; bir insana verilecek en büyük ceza herhalde bir yakınının ölümüne sebebiyet verdikten sonra yaşamaya mahkum edilmesidir. Anneannesi de geldi yemekler hazır olunca; torunu kızının ölüm sebebi; nasıl zor bir ilişki; nasıl aşmışlar o acıyı. Normal, Allah?tan gelen bir ölümü bile hazmetmek bu denli zorken böyle bir ölümden sonra yüz yüze bakmak beş beter zor olmalı. Kaç boyutlu katmanları var bir ölüm acısının.
***2,5 kilo hamsi beni bekliyor ayıklanmak için; kılçıksız; bugün çene değil iş günü.
***?Herkes güzel insana bakmayı sever. Çok güzel bir kız çocuğum olsun karşısına geçip bakayım istiyorum ben de!? demiş Beren Saat; ben o dediğini 12 yıldır her gün yapıyorum. Bir insanın kendi çocuğuna sevgi ile bakması kadar güzel bir duygu yok.
?Hep ?hayat bana hayal bile edemeyeceğim şeyler versin? diye dileklerde bulunurum? demiş; ?Kendime sık sık ?Herkes hak ettiğini yaşar? diyorum. Bu yüzden insanlara hak ettiği gibi davranmaya çalışıyorum. Böyle olunca onlardan da pozitif geri dönüşler alıyorum. Herkesin kendi hayatının baş rolü olduğu fikriyle çok barışığım. Saygılı davranmaya çalışıyorum ve bu sayede rahat ediyorum.? demiş birde.
Akıllı kadın; beğeniyorum Beren Saat’i; eskiden görüntüsünü beğenirdim; şimdi aklını da beğeniyorum. Brave’i seslendiren de oymuş; çok başarılı bir seslendirme olmuş; seslendirenin o olduğunu bilmeden beğenmiştim seslendirmeyi; Beren Saat’miş; bravo doğrusu.
***?Son bir yıldır babamın geçirdiği rahatsızlıktan dolayı holistik tıpla uğraştık. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, bize her şeyin yalan yanlış öğretildiğini fark ettim. Her şey enerji aslında . İnanmazsan hiçbir şey olmuyor. İnanmazsan hasta da değilsin, inanmazsan kilolu da değilsin, inanmazsan yaşlı da değilsin, hiçbir şey değilsin. Tamamen inançla ilgili. Belki doktorlar kızacak ama ben ?bağışıklık sistemi? diye bir şeyin bile olmadığına inanıyorum. Bence hastalıklar da yok. Cevabını bulamadığımız her şeye bir isim uyduruyoruz. Birine bağışıklık sistemi diyoruz, ötekine kanser.? demiş Özgü Namal.
Biz bunu hep yapıyoruz; bir yerimizde en ufak bir şey olsa olmadık senaryolar yazmaya başlıyoruz; en ufak bir ağrı, sancıyı kanserle bile ilişkilendirebiliyoruz; belkide ortada bir şey yokken bunu düşünce gücü ile gerçeğe dönüştürüyoruz. Kendimiz için ne düşünüp ne istediğimize daha çak dikkat etmemiz gerek kanımca.
***Olup biteni, gördüğün rüyayı bile hayra yormak bizim geçmişimizden gelen bir kültür aktarımı; bunu bile unutuyoruz bazen. Bu paragrafı aradan 15 gün geçtikten sonra yazıyorum; o zaman; tam bunları yazdığım zaman sol mememde şiddetli bir ağrı oldu; aklıma meme kanseri, mamografi, ultrason, doktor düşünceleri hücum etmeye başlayınca Özgü Namal?ın söylediklerinden de yola çıkarak o düşüncelerin yerine ?iyileşiyorum; o yüzden oluyor; bu ağrı beni iyileştiriyor?u koydum; ama bir yandan da tetikteyim; ne olacak diye; ağrının 3., 4. günü bir yandan iyileştiğimi telkin edip diğer yandan doktora gitme planı yaparken ağrı meme ucunda bir sivilceye dönüştü ve patladı; tesadüf mü; öyle düşünmesem yinede öyle mi olacaktı; bunu bilemem ancak yinede bu olumlu düşünme işini hayatımıza sokmamız gerek.
Hani bir bıraksalar belki bizde hayra yoracağız ama sağlık tröstü yakamızdan düşmüyor ki bir türlü; erken teşhis, rutin kontroller, pap smear testi, rahim ağzı kanseri, mamografi diye diye başımızın etini yiyor; olumsuz düşünmek istemesek bile olumsuz düşünmeye iteliyorlar; biz ne kadar çok ayaklarına gidersek o kadar çok para kazanacaklar çünkü.  
***Bu sabah -7; insanın yüzü donuyor soğuktan; en açıkta ve korunaksız yer yüz; soğuk günlerde yüzün yıkamadan dışarı çıkılması gerekiyor; felçten korunmak için. Birde arabada frene basmamak; frene basıldığında araba daha çok kayıyor çünkü. Eller cepte yürümemek diğer bir kar önlemi; düşerken kendinizi ellerinizle koruyabilirsiniz; o yüzden elleriniz ceplerinizde olmasın. 
***Uykusuzluğun; gece uyuyamamanın nedeni gündüz uykusu; sabah ne kadar geç kalkılırsa vücudun uyku dengesi bozuluyor ve uykusuzluk şikayeti artıyor. Gece uyuyamayan insanı, çocuğu gündüz uyumaya bırakmak; teşvik etmek bu kısır döngüyü güçlendiriyor; iyisi mi vaktinde uyandırın ve vaktinde uyumaya alışsın; yoksa geceleri bu uyuyamıyorum serenatının sonu gelmiyor. ?Gece uyumadı; sabah uykusunu alsın bari? diye düşünerek o kişiyi uykuya teslim etmek yanlış; o sabah uykusu ertesi gecenin de aynı geçmesine sebep olacak.
***Dün akşam bir arkadaşıma uğradım; ODTÜ?den topladığı kuşburnu çayını ikram etti bana; bugün biraz bakındım parklara kuşburnu bulur muyum diye ancak çok geç kalmışım; üstleri boştu; toplanmış; zaten hava buz gibi; ellerim dondu kuşburnu arayacağım diye; satın alınmış kuşburnu çayı içmeyi de canım çekmiyor; istediğim doğal ve doğadan olması;  cam çaydanlıkta yapmıştı çayı; gerçekten de çelik demlikte çaylar beklediğinde kararıyor; özellikle bitki çayları; eskiden enginar yaprağı kaynatırdım; kararırdı; şimdi yaptığım muz kabuğu çayı da karardı; bir, iki saat bile bekletmeye gelmiyor çayları; cam demlikte baktım; hepsinin kapağı plastik; ısı ve plastik bir araya gelmemesi gereken şeyler; o yüzden almadım; yoksa alacaktım; birde incecik cam; çat der kırılır; at çöpe; ben öyle nazik şeylere alışkın değilim; o kadar dikkatli olamam; hele ki mutfakta; bende bundan böyle suyu kaynatıp sürahide demleyip bekleteceğim çayı; ısınması gerekirse de yine sıcak su ekleyerek ısıtırım; veya ısıtır geri sürahiye koyarım; veya seramik sütlüklerim var; onları kullanabilirim; aslında yemekleri de bekletmemek gerek çelik tencerelerde; ama bekletiyoruz ne yazık ki.
***Seramik sütlükte yaptım çayı; ertesi gün bile kararmamıştı suyu; normal çaylar içinde aynı şey geçerli sonuç olarak. Sütü kaynatıyoruz ve o tencerede saklıyoruz. Çelik demlikte, çelik tencerede bekletilen yiyecek ve içeceklerde bir süre bekledikten sonra metal yoğunluğu oluşuyor; çeliğin mutfaktaki mazisi çok uzun değil; bilemedin elli yıl; bir zamanlar alüminyum tencereler kullanılıyordu; ki hala varlar; özellikle yemek sanayinde; alzheimerın nedeni olarak gösterildi; çeliğinki şimdilik şaibeli; özellikle sulu yemekleri cam, seramik gibi kaplara aktardıktan sonra dolaba koyup muhafaza etmekte fayda var. Suda uzun zaman ıslatılıp bekletilen bakliyatlar; meyve, sebze yıkama kapları ve süzgeçleri için çözüm hep cam ve seramikler olmalı. Sütü çelik tencerede kaynatıyor ve dolapta onunla bekletiyoruz; köfteyi çelikte, plastikte yoğuruyoruz; öyle çok hatalar yapıyoruz ki mutfakta.
Yemek programları izliyorum ya; orada görüyorum; haşlanmış makarnayı; bulgur köftesini kaynar halde iken plastik süzgeçten geçiriyorlar; buharı üstünde; ne kadar sakıncalı; birde plastik bardakta içilen çaylar; ben bile içmişimdir bir zamanlar. Tümü plastik veya bir kısmı plastik olan ketıllar da öyle. 
Muz kabuğu, elma kabuğu, 5-10 adet kuşburnu ve bir adet karanfil; karanfil fazla olunca tadı, kokuyu değiştiriyor; baskın oluyor; soğuk kış günlerinde bağırsakları çalıştırmanın en kolay yol sıcak bir şeyler yiyip içmek.
***Pi?nin yaşamı muhteşem bir film; bir görsel şölen. Aldığı oskarları hak etmiş; fazlasıyla. 
***Bu sabah -9; verdiğim nefesi çok net görebiliyorum artık. Hiç yağmayan yerlere; Trabzon?a; bütün doğu karadenize yağmış kar; üstelik bir karış; üstelik aralığın ortası bile değil.
***Markete aynı anda girdik; yaşını başını almış bir adam; markete gelecek hali yok gibi; titrek denecek halde; acıdım; hatta üzüldüm; ?senin yerine markete gelecek bir yok muydu? diyecek oldum; sustum; elinde koca bir liste; baka baka alıyor; bana reyhanı sordu; gösterdim; reyhanı tanımıyor; çıkışta baktım arabasını doldurmuş; ?benim işim bitti; sen daha bitirememişsin? diye laf attım; adamda konuşacak adam arıyormuş meğerse; karısı 85 yaşındaymış; yatıyormuş artık; 15 günde bir, bir kadın gelip yemek yapıyormuş; onun alışverişiymiş bu; eskiden hiç yerinde durmazdı halbuki diyor karısı için; ?şanslıymış sizin gibi iyi bir kocası olduğu için? dedim; yanından ayrıldım; sormadım; daha doğrusu sormak, eşelemek istemedim; kimin, kimsen, çoluğun, çocuğun yok mu diye; olsa ne olacak; herkes kendi hayhuyunda bu zamanda. Bir ömür boyu düzgün bir hayat kur; yaşa; gün gelip çattığında 15 günde bir yapılacak yemeğe muhtaç kal. O alışverişi yapabildiğine göre o adam yemekte yapabilir aslında; ama yemek yapmayı bilmediği ve yapamayacağı kalıbı ile şartlandığından olsa gerek yarı açlığa mahkum edilmiş durumda. Bunu yapan yine biz kadınlar; zamanında eline bir kevgir alıp karıştırmış olsa yemeği bugün bir nebze olsun yapabilir ve ne kendisi ne de karısı açlığa mahkum olur. Biz kadınlar niye bunu erkeklere yapıyoruz; onların kendilerini birer beceriksiz olarak görmelerini sağlıyoruz; her daim dizginleri elimizde tutabilmek için mi?
İster istemez insanın kendi geleceği; o zamanki olacak hali geliyor gözünün önüne; yatalaksın ve birilerinin senin için alışveriş etmesi, getirip pişirmesi gerekiyor; öyle biri olmadığı için hemen sildim elbette kafamdan o görüntüyü; hiç düşünmemek; bu günden o gün için tasalanmamak çok daha iyi. 
Hayatın özü asal ihtiyaçların karşılanmasından geçiyor; her ne kadar bunu görmezden gelerek yaşamaya çalışsak ta bu böyle. Oğlum yeni yeni anlamaya başladı evde dönen işin ağırlığını; yükünü; öğrenci evinde yaşayan arkadaşı sayesinde; arkadaşı yalnız yaşıyor; ara sıra onunla kalıyor; kalıyordu demeliyim; son zamanlarda kalmıyor pek; ev daha cazip (!) geliyor olmalı; bakıyorum da evin; önüne hazır gelenin kıymetini anlamaya başlamış gibi. Şimdiye kadar hiç farkında değildi oysa. ?Bana göre değil? diyor yalnız yaşamak için. ?Kuru fasulye aldık; 15 lira kilosu? diyor hayretler içinde; ev için marketin yolunu bilmez ama arkadaşıyla gidiyor; ıslatmışlar; bugün pişireceklermiş; arkadaşının evi okula yakın; öğlen gidip orada yiyorlar bazen; çaktırmadan da kuru fasulye tarifi alıyor benden;)) Her ay 1,5 milyar para geliyormuş arkadaşına; teyze, dayı, halalardan da geliyormuş harçlık; kirası yok; ev geçen yaz satın alındı arkadaşı için okulun yanında; geçen yıldan beri arkadaşlar oğlumla; geçen yıl yurtta kalıyordu; ?yinede yettiremiyor parayı? diyor; ekonomiyi de öğrenecek bu gidişle arkadaşının sayesinde;))) 
***Gülse Birsel yazmış; antiperspirantlar alzheimere yol açabiliyormuş; yerine berberlerde bulunan kantaşı ıslatılıp sürülürse aynı etkiyi gösteriyormuş; terlemeyi önlüyormuş yani.
***Bu akşam izlediğim Valmont adlı filmde kadın şöyle diyordu; ?neden tekrar evlenmediğimi biliyor musun; hiç kimse bir daha benim üzerimde hak iddia edemesin diye.? Bu konuşma bir yatak sahnesinde geçiyor; adam kadından ilişki talep ederken. Film kötü; film güzel diye demedim bu sözü.
***Bugün 23 aralık; ısı sabah -8; ağaçlarda kırağı var.  
***Piyasadaki tavukları yememek gerek. Yumurtaları da elbette. Organik olmayan veya yazmayan tavuk ve yumurtadan uzak durun.
***Dik durun veya dik oturun; sağ yanağı sağ omza değdirin; dik yavaşça çevirerek sol yanağı sol omza değdirin; tekrar geriye gidin; bunu yaparken boynunuzdan çıtır çıtır sesler geliyorsa bilin ki boynunuzda kireçlenme; artrit var; gözlerde de kızarıklık yaparmış ayrıca artrit; yapmaya devam edin; geçecektir; günde 2 defa yaklaşık 5, 6 kere yapın. Başınız dönerse eğer gözü kapalı da yapılabilir. Bu öneriyi Dr. Öz verdi; yaklaşık 15 gündür yapıyorum ve boynumdaki çıtırtılar neredeyse yok oldu. İlk yaptığımda 15 tane çıtlıyorsa şimdi 3 tane çıtlıyor; fark o kadar yani. 
Bu aslında omurga sağlığı için yapılan bir hareketmiş; yine bir doktor programında gördüm; türkiş; yine omurga sağlığı için ayrıca şunlar da yapılabilirmiş; dik, sabit durup dönebildiğiniz kadar sağa ve sola dönmek; belden; ellerle öne çapraz esnemek; hatta bunu aşağı ve yukarı aşama aşama ilerletmek; aynı şekilde eller çapraz arkaya esnemek; gidebildiği yere kadar; o tek aşama elbette.
***Bende nerede o istikrar; belli gün ve saatlerde bir yerlere gidecek, yetişecek; 2 kez gittim; pilatese; gidiş o gidiş; yattı; ancak bir egzersize rastladım Dr. Öz’de; onu yapıyorum; oldukça kolay ve etkili; Pound fitness on Dr. Öz yazarsanız veya www.youtube.com/watch?v=crQC_DF3Zsc? adresine girerseniz bulursunuz. Günde 1 veya 2 kez yapıyorum ancak bir defada 2, 3 tur olmak üzere; hareketler direkt karın saldırısı; kolay görünüyor ama çokta kolay değil. 
Eğer ilginizi çekiyorsa yine Dr. Öz’ün Tony Horton’la yaptığı egzersizde var youtube’da; onlarda iyi hareketler.
Hani şimdiye kadar dendi ya “ağırlığı eğilerek değil çömelerek kaldırın” diye; biz bunu asla eğilmeyin; sadece çömelin olarak algıladık ve öyle davrandık; ben normal; günlük hayatta asla eğilmem; işimi hep dik durarak yaparım; çamaşırı bile yükseğe koyarım; asarken almak için her seferinde eğilmemek için; ne kadar yanlışmış; oysa eskiden el süpürgesi ile evler eğilerek süpürülürdü; çamaşır elde yıkanırken çömelinirdi; yerde oturulduğu için yine oturup kalkarken eğilinirdi; devamlı bir eğilme hali vardı; öyle değil mi; biz eğilmeyi unuttuk; çünkü beyinlerimize eğilmek zararlı olarak yerleşti; halbuki değilmiş; gerek pound gerekse diğer hareketlerde hep bir eğilme, çömelme durumu var ve bu çömelme direkt karna; hatta bağırsaklara etki ediyor. Karın hareket edebilen bir yer ve omurgamız onu hareket ettirebilecek bir biçimde konumlanmış; olabildiğince hareket ettirmek gerek. 
***Ne rahatlıkmış marketten eve su taşımamak; alışveriş bir dert; su ise bir o kadar dert; işim azaldı cidden; suyu alışveriş arabasına koy; kasaya koy; tekrar alışveriş arabasına koy; arabaya aktar; eve getir; çöpünü at; 1 tane değil ki; her seferinde 3-5 tane; oluk oluk içiliyor; eve su taşımak bildiğin köy hayatı; güğümleri çeşmeden doldur; eve getir; ne farkı var?
 

One Comment

  1. mesut mesut 10 June 2014

    Hocam Elinize sagl?k gercekten.makaleniz akici ve okudugunuz zaman sikilmadan bastan sona okuyabiliyorsunuz.hani insanin aklinda bir soru olurda ha iste tam buydu aradigim der aynen buda oyle birsey.favoriler listeme ekledim.gunluk olarak bakayim neler varmis dedigim siteler arasinda yerini aldi.eline koluna saglik.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *